Türk hukukunda boşanma durumunda çocuğun hukuki durumu, Türk Medeni Kanunu'nda düzenlenmiştir. Boşanma durumunda çocuğun hukuki durumu, ebeveynlerin çocuk üzerindeki hak ve sorumluluklarını düzenleyen hükümlere dayanır.

Velayet Hakkı: Boşanmış ebeveynler arasında çocuğun bakımı, eğitimi, sağlığı ve güvenliği ile ilgili kararları verme yetkisine "velayet" denir. Türk hukukunda, velayet genellikle belli yaşın altındaki çocuklarda anneye verilir. Mahkeme, çocuğun çıkarlarını gözeterek velayeti diğer ebeveyne de verebilir. Ancak, velayetin verilmesinde temel kriter çocuğun en iyi çıkarlarıdır. Mahkeme, çocuğun fiziksel, duygusal ve eğitimsel ihtiyaçlarını gözeterek, velayeti belirler.

Mahkeme, velayet hakkını belirlerken şu faktörleri dikkate alabilir:

Çocuğun Yaşı ve Gelişimi: Küçük çocukların bakımı genellikle annelerle ilişkilendirilir, ancak çocuğun yaşına ve gelişimine göre değerlendirilir. Türk hukukunda velayet hakkı, çocuğun erginlik (reşitlik) yaşına kadar devam eder. Erginlik yaşı Türk Medeni Kanunu'na göre 18'dir. Dolayısıyla, çocuk 18 yaşına geldiğinde, velayet hakkı otomatik olarak sona erer ve çocuk kendi hukuki işlemlerini gerçekleştirebilecek bir ergin olarak kabul edilir.

Çocuğun Eğitimi ve Sağlığı: Velayet hakkının belirlenmesinde çocuğun eğitimi ve sağlığı önemli bir faktördür. Hangi ebeveynin çocuğun bu ihtiyaçlarına daha iyi yanıt verebileceği göz önünde bulundurulur.

Ebeveynlerin İş birliği Yeteneği: Ebeveynler arasındaki iş birliği yeteneği de göz önünde bulundurulabilir. Ebeveynlerin çocuğunun bakımı konusunda iş birliği yapabilme yetenekleri, mahkeme tarafından değerlendirilebilir.

Çocuğun Tercihi: Eğer çocuk belirli bir yaşa geldiyse, mahkeme çocuğun tercihini de dikkate alabilir. Ancak, çocuğun tercihi tek başına belirleyici olmayabilir.

Her İki Ebeveynin Durumu: Her iki ebeveynin de maddi durumu, yaşam koşulları ve çocuğa yönelik sağlayabilecekleri destekler göz önüne alınabilir.

Yukarıdaki faktörler ve diğer relevant durumlar göz önüne alınarak mahkeme, çocuğun en iyi çıkarlarını koruyacak şekilde velayet hakkını belirler.

Nitelikli Velayet: Mahkeme, çocuğun çıkarlarını korumak amacıyla velayeti bir veya her iki ebeveyne vermek yerine, "nitelikli velayet" uygulamasına da karar verebilir. Bu durumda, çocuğun belirli konularda bir ebeveynle ilgili kararları alma yetkisi olabilir.

Yardıma Katılma Yükümlülüğü: Boşanma durumunda, çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak için ebeveynler arasında mali bir sorumluluk bulunur. Genellikle, çocuk için maddi destek, nafaka adı altında belirlenir ve mahkeme tarafından belirlenen miktar ve düzenlemelere tabidir.

İrtibat Hakkı: Boşanmış ebeveynler arasında olmayan velayet durumunda olan ebeveyn, çocuğuyla düzenli bir şekilde görüşebilme hakkına sahiptir. İrtibat hakkı, çocuğun çıkarlarına göre düzenlenir ve mahkeme tarafından belirlenen şartlara tabidir.

Çocuğun Menfaati İlkesi: Türk hukukunda, çocuğun çıkarlarına öncelik verilir. Mahkeme, velayet ve diğer hukuki düzenlemeleri belirlerken çocuğun fiziksel, duygusal ve eğitimsel ihtiyaçlarını gözetir.

Boşanma durumunda çocuğun hukuki durumu, her dava için özel olarak değerlendirilir ve mahkeme, çocuğun çıkarlarını korumak için kararlar alır. Bu nedenle, her boşanma davası farklı koşullara göre ele alınır ve mahkemeler çocuğun en iyi çıkarlarını gözetmeye çalışır.

Türk Medeni Kanunu'na göre, boşanma davasında çocuğun tercihi önemli bir faktör olabilir ancak tek belirleyici değildir. Çocuğun yaşı, olgunluğu ve özel durumları göz önüne alınarak mahkeme, çocuğun tercihini değerlendirir. Ancak, çocuğun tercihi, mahkeme tarafından daha geniş bir çerçevede çocuğun en iyi çıkarlarına uygun olarak değerlendirilir.

Çocuğun tercihi, genellikle daha büyük ve olgun çocuklarda daha fazla dikkate alınabilir. Ancak, küçük yaştaki çocukların tercihi, mahkeme tarafından daha dikkatli bir şekilde değerlendirilir ve bu tercih dikkate alınırken çocuğun sağlığı, eğitimi ve genel refahı gözetilir.

Mahkeme, çocuğun tercihini değerlendirirken aynı zamanda çocuğun çıkarlarını korumak ve en iyi çözümü bulmak amacıyla diğer faktörleri de göz önüne alır. Bu faktörler arasında ebeveynlerin maddi durumu, çocuğun eğitim ve sağlık ihtiyaçları, ebeveynlerin arasındaki iletişim yeteneği ve iş birliği gibi etmenler bulunabilir.

Sonuç olarak, çocuğun tercihi önemli bir faktördür, ancak mahkeme çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek karar alır. Her durum farklıdır, bu nedenle mahkeme her bir boşanma davasını bireysel olarak değerlendirir ve çocuğun tercihini diğer faktörlerle birlikte değerlendirir.

Boşanma davalarında, mahkemeler bazen çocuğun psikososyal durumunu ve çıkarlarını değerlendirmek için bir çocuk psikoloğu veya pedagogdan danışmanlık alabilir. Bu uzmanlar, mahkemeye çocuğun duygusal ve psikolojik durumu hakkında bilgi sunabilir ve mahkemeye çocuğun en iyi çıkarlarını koruma konusunda yardımcı olabilirler. Ancak, bu kişilerin adına genellikle "uzman görüşü" veya "uzman raporu" gibi ifadeler kullanılır.

Bu uzmanlar genellikle şu konularda mahkemeye bilgi sunabilir:

Velayet ve İrtibat Hakkı: Çocuğun hangi ebeveynle yaşamasının veya her iki ebeveynle düzenli olarak görüşmesinin, çocuğun duygusal ve psikolojik gelişimi açısından en uygun olduğu konusunda mahkemeye bilgi verebilirler.

Çocuğun Duygusal Durumu: Çocuğun boşanma süreci ve aile değişiklikleriyle başa çıkma şekli, pedagog veya çocuk psikoloğu tarafından değerlendirilebilir.

Ebeveyn İlişkileri: Ebeveynler arasındaki ilişki, ayrılık sürecindeki iletişim ve iş birliği yetenekleri, çocuğun refahını etkileyebilecek unsurlar arasındadır.

Eğitim ve Gelişim: Çocuğun eğitim durumu, akademik performansı ve genel gelişimi konularında uzman görüşü sağlanabilir.

Uzmanlar genellikle çocuğun görüşlerini de dinlerler ve mahkemeye bu bilgileri rapor olarak sunarlar. Ancak, bu uzmanların görüşleri tek başına belirleyici değildir.

Sonuç olarak mahkeme, çocuğun en iyi çıkarlarını gözeterek tüm delilleri değerlendirir. Uzman görüşleri, mahkeme kararını destekleme veya şekillendirme açısından önemli bir role sahip olabilir, ancak mahkeme çocuğun en iyi çıkarlarını koruma sorumluluğunu üstlenir.