Çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin başvurular artık icra müdürlüklerinde değil, Adalet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerince ve taraflara mali bir külfet yüklenmeksizin yerine getirilmektedir. Bu kapsamda, mahkeme kararlarının yerine getirilmesine ilişkin usul ve esaslar, mahkemeler ile adli destek ve mağdur hizmetleri

müdürlüklerinin görev ve yetkileri, tarafların hak ve yükümlülükleri, teslime ilişkin emre muhalefet nedeniyle disiplin hapsine ve diğer hususlara yönelik hükümler sevk edilmektedir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre çocuk teslimi veya çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin süreçte çocuğun üstün yararının gözetildiği, taraflara herhangi bir mali külfetin yüklenmediği, yeni ihtilaflara yol açılmayacak şekilde yürütüleceği belirtilmiştir.

Çocuğun anne babasını tanımasına ve görüşmesine, çocuğun gelişimi, sağlığı, eğitimi ve elbette çocuğun mutluluğu için gerekli olduğu ölçüde olanak tanınması çocuk haklarının gereğidir. Bir başka ifadeyle çocuğun anne veya babasıyla kişisel ilişki kurmasının, kişisel ilişki hakkının var oluş amacı ve sınırı çocuğun üstün yararının kendisidir.

Her ne kadar kişisel ilişki kurma hakkı çocukla birlikte yaşamayan kişiyle çocuğun görüşmesi için kullanılan bir tabir olsa da çocuk kimle birlikte yaşarsa yaşasın çocuğun hem annesiyle hem de babasıyla görüşme hakkı, kişisel ilişki kurma hakkı kapsamındadır.

Örneğin 4721 sayılı Kanunun boşanma davalarında hakime takdir yetkisi veren 182.maddeye kişisel ilişki kurulmasına dair verilen karara aykırı davranan ve çocuğun velayeti kendisinde olan anne veya babanın veyahut da kişisel ilişki sırasında çocuğu velayeti bulunan ebeveyne teslim etmeyen diğer ebeveynin bir nevi cezalandırılması öngörülmüştür. Çocuğu teslim etmeyen kişiden velayet hakkı veya kişisel ilişki hakkı alınabilmektedir. Bu durumda ise şiddet suçlarının söz konusu olduğu durumlarda nasıl hareket edileceği öngörülmemiştir. Bu husus diğer bir kanun ile Çocuk Koruma Kanununa ek madde eklenilerek giderilmeye çalışılmıştır. Bir suçun mağduru olan çocuk söz konusu olduğunda ise, korunma ihtiyacı olan çocuğun üstün yararının korunmasının amaçlandığı belirtilmişse de, açıklıkla bu husus düzenlenmemiştir.

Çocuğun velayetinin bırakıldığı anne veya baba, çocuğun güvenliğini sağlamakla yükümlü olduğu için çocuğun nerede ne zaman olacağına da karar veren yetkili konumundadır. Bu nedenle çocuk velisiyle herhangi bir karara gerek olmadan kişisel ilişki kurabilirken velisi olmayan anne veya babasıyla ancak velinin izni dahilinde ya da mahkeme kararına dayanarak görüşme hakkını kullanabilmektedir.

Bu doğrultuda Türk Medeni Kanunu’nun 323. maddesinde “Ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir” biçiminde düzenleme öngörülmüştür. Böylece çocuğun kişisel ilişki kurma hakkının çocuk ve çocukla kişisel ilişki kuracak anne veya baba için öngörülebilir ve istikrarlı biçimde tanınması mümkün olur. Kişilerin kişisel ilişki konusunda zaman yönetimi olanağına sahip olmaları, hukuksal güvenliğin ve aile yaşamına saygıyla ilişkili olarak kişilik hakkının korunmasının gereğidir. Bu nedenle çocuk ister boşanma sebebiyle ister başka sebeplerle anne veya babasından ayrı kalsın kişisel ilişkinin düzenlenmesinde çocuğun doğrudan doğruya korunmaya değer bir menfaati vardır.

Av. Nilda Baltalı