İnsanlık tarihini tozlu raflardan alıp biraz kurcaladığımızda ilk insanlardan beri dünya üzerinde kendi kendini var etmiş ve kendi doğasında evrilerek devam etmiş bir meslek ve bu mesleğin felsefesi karşımıza çıkar. İçmimarlık…
Bir mesleğe bakmak istiyorsak ya da daha ötesinde mesleğin dinamiklerini kavramak istiyorsak o mesleğin felsefesini , yapı taşlarını ve ihtiyaç koşullarını iyi bir şekilde tahlil etmek ve sonrasında kavramak gerekmektedir. Birçok meslek grubunun geçmişi ya da tarihçesi çok eskilere dayanmasa da bazı temel meslek gruplarının çok özel tarihçeleri ve felsefeleri vardır. Ve yine bazı meslek grupları insanlık tarihine fazlaca damga vurmuş adeta bir tarihçe niteliğinde yer almaktadır.
Tüm bu süreçleri ve felsefeyi anlamak için en başa gitmemiz gerekir. Burada bahsettiğim en baş belki de gerçekten en baştır. Yaklaşık olarak 200.000-300.000 yıllık ilk insansı atalarımızın yaşamak için birtakım içgüdüsel ve temel ihtiyaçları bulunmaktaydı. Bunlardan en temeli besin bulma, avlanma ve barınma ihtiyaçlarıydı. İşte bu barınma ihtiyacı isimsel olarak olmasa da olgusal olarak hala biz insanların en temel ihtiyacı. Yüzyıllar boyu sadece şekli , adı ve süreçleri değişse de aslında en temel haliyle yaşamını idame ettirme şeklidir barınma hakkı ya da ihtiyacı.
Peki bu barınma ihtiyacı neydi. Akşam sadece başını koyabileceği bir yer mi yoksa ıssız bir mağarada hem hava hem de güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak bir barınak mıydı? Belki de bu basit kriterlerin toplamıydı. Ama hepsinin temelinde yaşamını sağlıklı şekilde devam ettirmenin ve nesiller boyu edinilen bilginin ve neslin devamı hedef alınıyordu. İlk insansılardan tutun ilk insanlara kadar her canlı, hatta ölçeği genişletirsek hayvanlara kadar her canlı güvenli barınma peşinde oldu. Biz insanların tek farkı göçebe barınmada bile barındığımız yerde ateşin keşfinden sonra yakılan ateşin yeri ve konumu. Yatılacak olan yatağın yeri ve o yatılan lokasyonun daha konforlu hale gelmesi için hangi bileşenlerin kullanılması gerektiği. Sadece dal parçaları mı, yapraklar mı, otlar mı? Barınılan yerlerdeki geçici bile olsa eşyalar nasıl konumlanırdı. Hangi ihtiyaçlar referans alınarak yakından uzağa sıralanırdı. İşte tüm bu soruların , bu düzenlerin altında yatan o zamanlar için sadece olgusal olarak var olan ama şu an bir meslek olan İçmimarlık ve İçmimarlar bu uzun tarihçeye ve felsefeye sahip mesleği icra ediyorlar.
Peki bahsettiğim bu süreç sadece barınma ihtiyacıyla başlayıp bu şekilde mi günümüze geldi. Tabi ki de hayır. Bu süreç dünyanın bilinen en eski mağara resmi olan 45.500 yaşında bir visaya yaban domuzuyla devam etti. Yerleşkelere yapılan bu ve bunun gibi birçok resim hem sanatı, hem de tasarımın doğuşuna sebep oldu. Bugün modern dünyada modern insanlar ilk resimlerden , renklere, konseptlere, tarzlara, akımlara ve birçok farklı parametrelerin olduğu çok daha geniş ve derin bir denizde yüzüyorlar. Yine bu süreçte Rönesans'tan tutunda modern çağın birçok akımı bu mesleğin izlerini taşır.
Bugün modern dünyanın tarihçileri her ne kadar yazılı kaynaklardan tarihi inceleyip sonuçlara varsalar da tarihi anlamanın ve gerçekleri ortaya çıkarmanın yardımcı bir yolu da sanat ve tasarım anlayışıdır. Bugün Çatalhöyük’e baktığımızda 6.200 -5.200 yıllarına ait olduğu tahmin edinilen Kalkolitik döneme ait yapılar bir yerleşkedir. Bu yerleşkeler hakkında bilgileri yazılı kaynaklardan değil o zamanın insanlarının barınma ihtiyaçlarına dair yaptıklarıyla öğreniyoruz ve belgeliyoruz.
İçmimarlığı besleyen can damarlarına sadece göz ucuyla bile bakmış olsak öyle tarihi ve derin köklere sahip olaylar ya da olgular var ki belki dünya tarihinde başka hiçbir meslek bu kadar beşerle ve beşerin yaptıklarıyla beslenmemiştir. Belki günümüz dünyasında İçmimarlık sadece dekorasyon yapmakla ya da birkaç ürünü başarılı şekilde kombinlemek olarak anılsa da ya da bu yanlış algılarla anılsa da aslında dediğim gibi köklerinde çok büyük felsefelere dayanan bir meslek grubudur.
Bu meslek grubuyla çalışırken ya da mesleğin ilgilendiği iş kolları hakkında bilgi sahibi olmadan önce mesleğin tarihini ve felsefesinin anlaşılması gerektiği düşüncesindeyim. Sonuçta yargılar önyargılarla başlar ve yıkılır. Bir sonraki blog yazılarımda neden görmekle bakmak arasındaki farklar gibi sanatsal ve olgusal temaların yanına sıra meslekle daha iç içe olan neden İçmimar ile çalışılmalı, teknik anlamda renkler neye göre seçilir, konseptlerin etkisi ya da konseptler nasıl belirlenir gibi sorulara sizlerle beraber yanıt arayacağız.
John Berger’in dediği gibi; Görme, sözcüklerden önce gelir.
İçmimarlık Felsefesi
