İnsülin pankreastan salgılanan şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormondur. İnsülin bu düzenlemeyi yaparken hücrelerde bulunan “insülin reseptörü” adı verilen bir yapıya bağlanır ve aktive olur. Bu reseptör, çeşitli nedenlerle insülinin bağlanmasına izin vermemesi durumunda insülin kanda yeterli miktarda olduğu halde görev yapmıyormuş izlenimi verir. Hücrelerde oluşan bu direnç nedeniyle Pankreas, kanda artan glukoz seviyelerini telafi etmek ve hücrelerde oluşan direnci kırmak için sürekli daha fazla insülin üretir. Bu da zamanla kan şekeri seviyesinin yükselmesine neden olur.
Ailede insülin direnci veya tip 2 diyabet hastası olan bireylerin genetik faktörler nedeniyle insülin direnci geliştirmesi ihtimali daha yüksektir.
Bununla birlikte egzersizden uzak, hareketsiz bir yaşam tarzı ve fazla kalori içeren diyetle beslenme gibi çevresel faktörler de insülin direncinin gelişimine katkıda bulunmaktadır. Kas, yağ ve karaciğer dokuları insülin direncinden en çok etkilenen dokulardır. İnsülin direnci, tip 2 diyabet, hipertansiyon, lipid yüksekliği, polikistik over sendromuna eşlik eder. Tedavi edilmediği durumlarda kalp krizi, inme, felç ya da kısmi felç, böbrek hastalıkları, göz bozulması ve görme problemleri, kanser, Alzheimer, Tip 2 Diyabet gibi hastalıklara sebebiyet verebilir.
İnsülin Direnci Belirtileri
Ağır bir yemek sonrası, şekerli bir gıda yedikten sonra gereğinden fazla bir ağırlık hissi, uyku hali oluşması, yemekten sonra şekerin kontrolsüz olarak düşmeye başlamasıyla el titremesi, terleme, mide kazınması şikayetleri, kilo almanın kontrol edilememesi, sık tatlı yeme isteği ve sürekli yorgunluk hali kişide insülin direnci olduğunu gösterebilir. Bu gibi belirtiler var ise mutlaka doktora başvurulması gerekmektedir.
Teşhis Konulması
Normal şartlar altında insülin direnci teşhisi konulması için arasında aşağıdaki maddelerin en az üç tanesinin görülmesi gereklidir.
Erkeklerde 95 cm ve kadınlarda 80 bel çevresi,
130/80 veya daha üstünde tansiyon değerleri,
100 mg / dL üzerinde bir açlık glukoz / şeker seviyesi
150 mg / dL üzerinde bir açlık trigliserit seviyesi
Erkeklerde 40 mg / dL, kadınlarda 50 mg / dL altında HDL kolesterol seviyesi
Ciltte lekelenmeler ve akantozis nigrikans adı verilen koyu, kadifemsi cilt lekeleri.
İnsülin Direnci Tedavisi Nasıldır?
İnsülin direnci tedavisinde öncelikli adım, yaşam tarzı değişiklikleridir. Tıbbi beslenme tedavisi, egzersiz ve hareketin artırılması, uyku düzeninin sağlanması ve sürdürülebilir olması önemlidir. İnsülin direnci tedavisinde tıbbi beslenme tedavisi; bireyin yaşı, cinsiyeti, fiziksel aktivite ve yaşam şekline göre kişiye özgün olarak belirlenir.
İnsülin direnci tedavisinde, doktor tarafından verilen ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçlar, vücuttaki glikoz düzeylerini düşürmek veya insüline olan duyarlılığı arttırmayı sağlayabilirler.
Tıbbi Beslenme Tedavisi
İnsülin direnci için uygulanan diyetlerde özel gıdalara ihtiyacınız yoktur. Öncelikle sağlıklı ve uzun soluklu alışkanlıkları benimsemek önemlidir. Ani kilo verdiren şok diyetleri, ya da oruç diyetleri bu durumda yararlı olmaz. Yemek yemeye yaklaşımın değişmesi gereklidir. Yavaş bir şekilde ve kalıcı değişiklikler yapılmalı, yeni alışkanlıklar oluşturulmalıdır. Sadece şekerli içecekleri bırakmak ya da azaltmak bile başlı başına bir adımdır.
Buna göre başlangıçta yapılacak en iyi şey her besin grubundan gıdayı tabağınızda bulundurmaktır. Kahvaltı için protein kaynağı olan yumurta ve peynir, tahıl grubundan olan ekmek, sebze grubu için mevsim yeşillikleri ve yağ grubundan zeytin veya kuruyemişlerden oluşan bir tabak ideal olacaktır.
Öğle ve akşam ana öğünleri için mutlaka salata veya sebze, protein ve tahıl grupları tabakta yerlerini almalıdır. Her öğünde kişiler ihtiyaçlara göre belirlenmiş miktarlarda karbonhidrat ve protein almak kan şekerinin daha dengeli hale gelmesine buda insülin direncini iyileşmesine yardımcı olacaktır. Beyaz ekmek yerine tam buğday unlardan yapılan ekmekler veya yulaf, pirinç ve makarna yerine bulgur veya kinoa gibi lif içeriği yüksek tahıllar daha sağlıklı bir tercih olacaktır.
Normal bir diyette önerilen karbonhidrat miktarı insülin direnci olan kişilerde ağırlık kaybı sağlayamamaya sebebiyet vereceği düşünülmektedir. Bunun nedeni insülin direnci olan kişilerde normal açlık durumunda bile insülin seviyelerinin yüksek olmasıdır. Yüksek insülin seviyelerinde yağ yakımını teşvik edecek hormon ve enzimler salgılanamaz ve bunun sonucunda ağırlık kaybı sağlanamaz. Bu nedenle insülin direnci olan kişilerin karbonhidrat kısıtlı diyetler uygulaması hastalığın iyileşmesi ve kilo kaybı açısından olumlu etkiler sağlar.
Besinlerin doğru seçimi haricinde bir diğer önemli konu ise pişirme yöntemleridir. Haşlama, fırında az yağla pişirme veya buğulama gibi yöntemler kızartma ve kavurmaya göre daha sağlıklı alternatifler olacaktır.
Özetle, sağlıksız yağ türlerini, şekeri, et ve işlenmiş nişastaları azaltmak, buna eş zamanlı olarak daha fazla sebze, meyve, kepekli tahıllar, balık ve yağsız kümes hayvanları ile beslenmeye yönelmek yeterli olacaktır.