Çocuklarda dil edinimi sosyal etkileşim sonucunda gerçekleşir. Bu yüzden sosyal etkileşim yetersizliği yaşayan çocukların dil gelişiminde gerilik yaşanması beklenen bir sonuçtur. Henüz sözel dili olmayan bebek gereksinimlerini karşılayabilmek için konuşma benzeri sesler çıkarır. Bebek farklı sosyal bağlamlarda farklı sesler üretir. Bu durum bebeğin dili iletişimsel amaçlara yönelik kullanabildiğini gösterir.
Çocukların ana dillerini öğrenmeleri, o dili çeşitli bağlamlarda nasıl kullanacaklarını bilmeleri ve kullanmaları, o dilin kullanıldığı kültürde yaşamaları demektir. Çocuklar dili daha iyi kullanan yetişkinler ile çeşitli sosyal bağlamlarda etkileşerek belli yapılarda ustalaşırlar. Bu etkileşimlerin yapısı ve tekrarlılığı çocukların tahminlerini geliştirir ve giderek dil kullanımında bağımsızlaşırlar. Çocuklar bu etkileşimler yoluyla kendi kültürlerinin iletişim kurallarını öğrendikleri gibi dil yapılarını da pekiştirirler. Sosyal etkileşim içinde sadece dil öğrenilmez, dilin kullanımının konuşan kişilerin sosyal geçmişlerine, rollerine ve konuşmanın geçtiği ortama göre değiştiği de öğrenilir (Maviş, 2006).
Dil gelişimi ve dil bozuklukları değerlendirilirken dili oluşturun bileşenlerin her biri değerlendirme sürecine dahil edilmeli, hiçbiri atlanmadan tam bir değerlendirme yapılmalıdır. Dil ve konuşma bozukluğu olan bir bireyin dilindeki ve konuşmasındaki bozukluğu bireyin ailesi veya çevresindeki kişiler de kendilerine göre tanımlayabilirler. Örneğin “Çocuğumuz k’leri söyleyemiyor, bazı harfleri atıyor, düzgün cümle kuramıyor” gibi ifadeler kullanarak çocuğun problemini ifade etmeye çalışırlar. Kliniğe “Düzgün cümle kuramama” şikayetiyle başvuran bir bireyin bu şikayetinin altında yatan temel neden sözcük dağarcığının kısıtlılığı olabileceği gibi bazı ekleri kullanmaması ya da sözcükleri bağlamına uygun kullanmaması da olabilir. Bireydeki dil bozukluğunun dilin hangi bileşeni veya bileşenleriyle ilgili olduğunu saptamak için dil değerlendirmesinin geniş bir yelpazede, dili oluşturan tüm bileşenlerin teker teker değerlendirilerek yapılması gerekir. Böylece bireyin dil ve konuşma problemi daha ayrıntılı analiz edilebilir ve dilin hangi bileşeninde ne kadar bozukluk olduğunun saptanmasıyla bireye uygun terapi planı hazırlanabilir.
Türkiye’de dil değerlendirme araçları sınırlı sayıdadır. Bunlardan bazıları şunlardır: dilin sesbilgisi bileşenini ölçen Türkçe Sesletim Sesbilgisi Testi (SST) (Topbaş, 2003), çocukların sesletim becerilerini ölçen Ankara Artikülasyon Testi (AAT) (Ege ve ark. 2004), alıcı dil sözcük dağarcığını ölçen Peabody Resim Kelime Testi (Katz ve ark., 1972), alıcı ve ifade edici dili ölçen Türkçe Erken Dil Gelişimi Testi (TELD-3:T) (Topbaş ve Güven, 2007).