İşitme kaybının yarattığı işitsel yoksunluk dil edinimini etkilemektedir. Özellikle çocukluk döneminde görülen kayıplar dil performansını ve akademik başarıyı olumsuz yönde etkilemektedir. Çocuğun işitseldil girdilerinden yoksun kalması, çocuğun anadilinin anlambilgisi, sesbilgisi, biçimbilgisi, sözdizimi ve edimbilgisi katmanlarını geliştirebilme yeteneklerini etkilemekte ve gecikmeli bir dil gelişimine neden olmaktadır.
İşitme kayıplarının hafiften çok ileri dereceye işitme kadar çeşitli türleri bulunmaktadır. Çok hafif ve geçici bir işitme kaybı bile çocuğun dil gelişimini etkilemekte, çocuğun bazı sesleri duymasını engellemektedir
Dil gelişimi konusunda da anlatıldığı gibi sesbilgisel açıdan bebekler 2. ve 3. aylarında agulama, 5. Ayın sonuna doğru [ba], [da] gibi ünlü ve ünsüz sıralamaları yapar. Bu ünlü-ünsüz sıralamaları bebeğin gelişimi ve olgunlaşması ile ilişkili olduğundan hem normal gelişen hem de işitme engelli bebeklerde görülmektedir.
7. aydan itibaren tekrarlı babıldama dediğimiz aynı heceyi tekrar tekrar söyleme başlar. Bu dönemde normal işiten bebek hızlı bir şekilde ünlü ve ünsüzleri üretirken, işitme engelli bebeğin babıldamasında belirgin bir azalma görülmektedir. Normal gelişim gösteren bebek çevresindeki seslerle pratik yapıp geri dönüt alırken , işitme engelli bebek bu yönden eksik kalmaktadır. Babıldamanın başlaması olgunlukla ilişkilendirilirken, babıldamanın ve giderek ses dağarcığının gelişmesi insan seslerine maruz kalmayla ilişkilendirilmektedir.
/p/, /b/, /m/ gibi dudak ünsüzleri, işitme engelli çocukların seslettikleri en erken ünsüzlerdir. Bunun nedeni vokal traktın gerisinde sesletilen ünsüzlere göre daha görünür olmalarıdır. Daha geriden çıkan sesler, işitme engelliler tarafından daha geç edinilir ve kusurlu üretilir.
Anlambilgisi açıdan baktığımızda, normal işiten bebeklerin 12 ay civarında ilk sözcüklerini söylediklerini ancak ilk sözcüklerini söylemeden yaklaşık 50 sözcük edindiklerini biliyoruz. Çocukların anladıkları, ifade ettiklerinden daha fazladır. 18-24 ay arasında çocuklar yaklaşık 50 sözcük söyler, bundan sonra kelime dağarcığı hızlı gelişir ve günde 2-3 kelime öğrenir. Çocukta anlam ağının gelişmesiyle tek sözcük evresinden iki kelimeli cümlelere geçiş görülür. İşitme engelli çocuklarda bu evreler normalden daha uzun sürmektedir. Birçok araştırma sonucu, işitme engelli çocukların işiten yaşıtlarına göre daha az sözcük bildikleri, ileri yaşlardaki işitme engelli çocuklarında aynı problemi yaşadıkları, bir sözcüğün çoklu anlamını işiten akranlarından daha geç, belki de hiçbir zaman öğrenemedikleri, ileri yaşlarda özellikle deyim ve atasözlerini anlamakta zorluk çektiklerini göstermiştir. İşitme engelli çocuğa sağlanan zengin yaşantı, onun sözcüklerin çoklu anlamlarını kavramasını sağlayacaktır.
İşitme girdisinden yoksun olmak, işitme engellilerin dil ve konuşmalarında hem segmental (parçasal) hem de suprasegmental (bürünsel / parçalarüstü) sorunlarla kendini gösterir. Ünlü ve ünsüzlerin üretimindeki çarpıklıklar, seslerin birbirleri yerine kullanımı, hatalı kullanımı veya atılması, sesleri bir araya getirmede yaşanan problemler işitme engelli bireylerin konuşmalarında rastlanan artikülasyon hatalarıdır. Bununla birlikte bütünsel özellikler açısından zaman kontrolünün yetersiz olduğu, bunun konuşmalarının yavaş ve zahmetli algılanmasına sebep olduğu (Alpiner ve McCarthy, 1987; Maasen ve Powel, 1985, akt. Çeliker & Ege,2005), seslerinin tizliğini ayarlayamadıkları, tizliği gereksiz ve uygunsuz olarak değiştirdikleri (McGarr ve Osberger, 1978, akt. Çeliker & Ege,2005) ve süre ve ritim ile ilgili problemler yaşadıkları (O’Halpin, 1997, akt. Çeliker & Ege,2005) gözlenmektedir. Bütün bunlara bağlı olarak da dilin sentaks ve morfoloji gibi diğer yapısal bileşenlerinde de- zorluklar görülür. İşitme engellilerde konuşma anlaşılabilirliği ile ilişkisi olan bir başka faktör suprasegmental konuşma üretimleridir. Suprasegmental üretimde karşılaşılan hataların çoğunluğu tonlamayla ilişkili temel frekansın (Fo) kontrolündeki yetersizlik, nefes kontrolünü doğru yapamama, konuşma hızı yavaşlığı, hatalı durak kullanımı, hatalı ezgi, ritim, vurgu ve ses kalitesindeki bozukluklar olarak tanımlanmıştır (Carney, 1986; Girgin, 1997¸ akt. Çeliker & Ege,2005).
Normal gelişim gösteren çocukta işitme başlangıçtan itibaren etkindir. Çocuk sesin farkındadır ve yakın çevresindeki insanların çıkardıkları her türlü ses onun için belli anlamlar ifade eder. İşitme duyusu sayesinde çocuk aynı zamanda seslerin kaynağını dinleyip arar, konuşmalara karşılık verir, duyduğu sesleri taklit eder, ritmik ve kontrollü sesler kullanmaya başlar. Sözcük dağarcığı gelişir, yaptığı hataları dinleyerek düzeltebilir. İşitme yolu ile kazanılan bu beceriler sayesinde çocuk, iletişim için gerekli dili kazanır (Atay, 1999; Cole, 1992, akt. Çeliker & Ege,2005).
İşitsel girdiden yoksun olan ve işiten akranları ile benzer işitsel deneyimleri yaşayamayan işitme engelli çocukta, bu durum daha farklı gelişir. İşitme engelli çocuklar hayatın ilk yıllarında konuşma dilini kazanırken işiten akranlarına çok benzer bir gelişim sergilerler. Ancak başlangıçta ürettikleri sesler zaman içinde azalma eğilimi gösterir, taklitler ortadan kalkar, ses üretimleri hem niteliksel hem de niceliksel olarak farklılaşır. İşiten çocuklar gibi rastlantısal öğrenmeleri gerçekleştiremezler ve dil gelişimleri etkilenir (Atay,1999, Cole,1992, Elffenbein, Hardin-Jones ve Davis, 1994; Yoshinaga-Itano, 1999, akt. Çeliker & Ege, 2005).
İşitme Engelli Çocuklarda Rehabilitasyon/ Habilitasyon
İşitme kayıplı çocuğun dil ve konuşma gelişimini etkileyen birçok faktör vardır. Bunlar: İşitme kaybı derecesi, işitme kaybının başladığı dönem, işitme kaybının konfigürasyonu başka bir özrün bulunup bulunmaması, işitme kaybını tanılandığı yaş, aldığı eğitimin niteliği ve niceliği…gibi.
İşitme rehabilitasyonu ile amaç işitme kaybı sonucu yetersiz durumda bulunan sözel iletişim kurma yeteneklerinin yeniden kazanılmasını sağlamakken; İşitme habilitasyonu ile amaç işitme kaybından dolayı dil ve konuşmayı edinememiş bir bebeğe/çocuğa, sözel iletişim becerisini kazanmasını sağlamak üzere bir program uygulamaktır. Bu programın sonucunda çocuğun işitsel becerileri gelişir, dil- konuşma edinimi gerçekleşir, buna bağlı olarak akademik beceriler kazanılır ve çocuğun yaşam boyu uygun ve başarılı bir şekilde iletişim kurması sağlanılmış olur.
Her iki durumda da uygulanan programlarda, işitme kaybına bağlı olarak azalmış olan işitme duyarlılığını karşılamak üzere konuşma seslerinin şiddetinin yükseltilerek hastaya iletilmesi gerekir. Konuşma seslerini ileten araçlar sıklıkla işitme cihazlarıdır. İşitme kaybının derecesi, işitme cihazından yararlanamayacak seviyede ise koklear implant uygulanabilir.
İşitme engelli çocuğun rehabilitasyonu/habilitasyonu, işitme kaybının tanısı konulduğu andan itibaren başlamalıdır. Koklear gelişim doğuma kadar tamamlanır ancak nöral işitme yolları ve santral işitme merkezinin gelişimi ortalama 6 yaşa kadar devam eder. Bu yüzden erken ampflikasyon önemlidir.